Ermenek Kazası Yargıtay Kararı

Bunu Paylaş:

28 Ekim 2014 tarihinde, Karaman’ın Ermenek ilçesinde bir maden ocağında su baskını nedeniyle 18 işçi mahsur kaldı. Günlerce işçilere ulaşılamamış ve kaza 18 işçinin ölümü ile sonuçlanmıştı. Bu kazaya ilişkin yargıtay kararı aşağıdadır:




12. Ceza Dairesi 2018/4573 E. , 2018/6919 K.

“İçtihat Metni”

Mahkemesi : Ceza Dairesi
Suç : Bilinçli taksirle öldürme
Hüküm :

1-Bilinçli taksirle öldürme suçundan sanıklar …, Saffet Uyar,… ve … haklarında; TCK’nın 85/2, 22/3, 62/1, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet,
2-Bilinçli taksirle öldürme suçundan sanık … hakkında; TCK’nın 85/2, 22/3, 58/6, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet,
3-Bilinçli taksirle öldürme suçundan sanık … hakkında; CMK’nın 223/2-c. maddesi uyarınca beraat ,
4-Bilinçli taksirle öldürme suçundan sanıklar …, haklarında; yerel mahkemece verilen beraat kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine,
5-Yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan sanık … hakkında yerel mahkeme tarafından tayin edilen beraat kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine,
6-Özel belgede sahtecilik suçundan sanıklar … ve … haklarında yerel mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine,

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 20/07/2016 tarih 2015/16 esas ve 2016/37 sayılı kararı ile bilinçli taksirle öldürme suçundan, sanıklar …, ve …’un mahkumiyetlerine, sanıklar …, ve …’in beraatlerine, yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan sanık … hakkında yerel mahkeme tarafından tayin edilen beraat kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine ve özel belgede sahtecilik suçundan sanıklar … ve … haklarında yerel mahkeme tarafından verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kurulan hüküm, sanık … müdafileri, sanık … müdafi, sanık … müdafi, sanık … müdafi, sanık … müdafi, sanık … ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle, duruşmalı temyiz isteminde bulunan sanık … müdafi Av. … ve Av. …’nın, sanık … müdafi Av. …’ın, sanık … müdafi Av. …’ın, sanık … müdafi Av. …’in, sanık … Müdafii Av. …’in, sanık … müdaffi Av. …’ın, katılan … ve bir kısım katılanlar vekili Av….’un katılımı ile duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Sanıklar … ve …’un özel belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetlerine, sanık …’ ın yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan beraatine ilişkin katılanlar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Sanıklar … ile …’un üzerilerine atılı özel belgede sahtecilik ve sanık …’ın üzerine atılı yardım veya bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçlarından dolayı katılanların zarar gören sıfatına sahip olmadığı ve kararı temyiz etme haklarının bulunmadığı kabul edilmekle, CMK’nın 279/1-b maddesi uyarınca, sanıklar hakkındaki kararlara karşı katılanlar vekilleri tarafından yapılan itirazın, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi’nin 10.01.2018 tarih ve 2016/2 değişik iş sayılı kararı ile itirazların incelenmek üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi’ne gönderildiği ve Dairenin 14.06.2017 tarih 2017/18 değişik iş sayılı kararı ile itirazların reddine karar verildiği anlaşılmakla, CMK’nın 298/1 maddesi gereğince katılanlar vekillerinin, temyiz isteminin REDDİNE, katılanlar vekillerinin sanık … ve … ‘un mahkumiyetlerine, sanık …’ın beraatine ilişkin temyiz istemlerinin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK’nın 264/2. maddesi uyarınca dosyanın incelenmeksizin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi’ne iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2-Özel belgede sahtecilik suçundan sanık …’un mahkumiyetine yönelik sanık … müdafi tarafından, sanık …’un mahkumiyetine yönelik sanık … tarafından yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Sanıklar hakkında tayin edilen mahkumiyet hükümlerinin CMK’nın 286/2-a-f maddeleri uyarınca kesin nitelikte olduğu anlaşılmakla, sanık … müdafinin ve sanık …’un temyiz istemlerinin CMK’nın 296/1 maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,
3-Sanıklar …, ve …’nun beraatlerine, sanıklar …, ve …’nın mahkumiyetlerine ilişkin hükümlerin temyiz itirazlarının incelenmesinde;




Dosya içeriği ve tüm bilirkişi raporlarındaki belirlemelere göre;
Olayın gerçekleştiği, çok tehlikeli sınıfta yer alan İR-1260 numaralı linyit kömürü maden ocağında, ruhsat sahibi … Linyit Kömür İşletmesi Limited Şirketi tarafından, önce 2009 tarihli, 3 yıl süreyle geçerli olan, 9 maddelik rödövans sözleşmesi ile süre bitimi sonunda 15 Mart 2012 tarihinde imzalanan Rödövans sözleşmesi ile de anılan ruhsat sahasında çalışılacak alanın koordinatları belirtilmek suretiyle 10 yıl süreyle kömür çıkarma işinin …Madencilik Enerji Nakliyat İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne verildiği, anılan ruhsat sahası içinde… Şirketi dışında üç ayrı rödövansçı şirketin kömür çıkarma işini yaptığı, 28.10.2014 günü saat 12.15 sıralarında, … Şirketi’nin çalışma sahası içinde, 2015 yılı termin planı ( gelecek yıla ait çalışma planı) sınırları dışında 777 taban yolundan 777/815 kotları arasında açılan 3. başyukarı bölgesinden, eski imalat ( 1994-1997 yılları arasında … Linyit Kömür İşletmeleri Limited Şirketi uhdesinde bulunan S: 1260 İR: 617 sayılı saha içerisinde rödövansçı firma olarak faaliyet gösteren …Madencilik’e ait Numune ocağı) bölgeleri arasındaki topuğa tehlikeli biçimde 30 metre paralel olacak şekilde ve 9 metre yaklaşılarak çalışma yapılması sonucu topuğun zayıflatılması ve havuz görevi gören eski imalatta yıllar içerisinde biriken suyun, hidrostatik basınç eşik değerini aşarak zayıflayan topuktan ocak içerisine aniden boşaldığı, galerileri kısa zamanda dolduran su ve beraberindeki kömür, çamur ve tahkimat malzemelerinin işçilerin kaçmasına fırsat vermeyerek 18 işçinin ölümüne neden olduğu, soruşturma aşamasında olay yerinde iki ayrı tarihte ( 01.11.2014-22.11.2014) keşif yapıldığı, suyun patladığı bölüm olarak tespit edilen 3.başyukarının giriş ağzının kapalı olması nedeniyle bilirkişilerce 3. başyukarı içinde denetim yapılamadığı, 3. başyukarının açılması talebine karşılık, basınç nedeniyle tahkimatın tamamen sökülmüş olması, tavan taşının iri bloklar halinde kopup düşmesi sonucu göçükler oluşması, kesitin eski imalattan gelen tahkimat ve pasa ile dolu olabileceği, metan konstrasyonu ve muhtemel karbonmonoksit gazı gerekçeleriyle 3.başyukarının açılmasının uygun olmayacağına karar verilmiş olması nedeniyle bilirkişilerce 3. başyukarı içinde denetim yapılamamış ise de, kömür madeninde göçük altındaki yeraltı rezervuarlarında bekleyen su ile normal yeraltı suyunu ayırmada önemli kriterlerden biri kükürt oranıdır. Kömür parçaları bekleyen suda ne kadar uzun süre aynı ortamda kalırsa kömürdeki kükürt başta olmak üzere ağır metaller çözülerek suya geçme oranı o kadar artmaktadır. Yeraltı suyunda kükürt miktarının Türk Standartları Enstitüsü formlarına göre en fazla 250 mg/dl olması gerekirken ocak içindeki farklı noktalardan alınan numunelerde bu oranın 2 kat ile 12 kat arasında değiştiği, özellikle 3. başyukarı dibinden bilirkişi heyetince alınan numunede kükürt oranının normalin 12 katı olduğu, olay neticesinde en fazla hasarın 3. başyukarıda olduğunun tespit edildiği, kazanın olduğu dönemde yeraltından kömür çıkartmak için eylül aynın başından kaza tarihine kadar 3.başyukarıda hazırlık faaliyetlerine devam edildiği, olayın gerçekleştiği bölgede olay tarihinde dinamit atılmadığının tanık olarak dinlenen işçi beyanları ile sabit olduğu, bahsedilen nedenler doğrultusunda olay yerinin 3.başyukarı olarak tabir edilen bölge olduğu, 2010 – 2011 yıllarında olmak üzere iki kez ocak içerisinde su patlamalarının yaşandığı, 2011 tarihinde yaşanan su patlamasında ocak içerisinde biriken suyun yaklaşık üç haftada iki su motoru yardımıyla dışarı atıldığı, suyun geldiği iki metre çapındaki delikten içeri bakıldığında eski imalata ait kalıntıların görüldüğü ayrıca patlamanın tatil gününe denk gelmesi neticesinde ölüm olayının meydana gelmediği, anılan kömür ocağında, olay tarihinden yaklaşık dört ay önce 19.06.2014- 20.06.2014 tarihlerinde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişleri tarafından denetim yapılarak, ocakta zincirleme patlamaları engellemek amacıyla kurulması gereken, yerdeki kömür tozunun bastırılmasını sağlayarak havaya kalkmasını önleyecek herhangi bir patlama barajının (taş tozu veya su kullanılarak oluşturulmuş ) bulunmadığı, ocak genelinde bacalarda yapılan ilerleme ve hazırlık çalışmalarında kontrol sondajlarının yapılmadığı, ocak genelinde tahkimat bağlarının fırça, kama ve takoz ile irtibatlandırılması ve üstlerden galeri cidarına sıkılanması hususunda eksiklikler bulunduğu, yan baskılar sonucunda kesitin daraldığı ve düzenli olarak tamir tarama yapılması gereken bölümler olduğu, işyerinde yangın tatbikatının yapıldığı ancak yeraltı ocağında yaşanabilecek bir acil durum hususunda ve genel meydana gelebilecek acil durumlar hususunda güvenlik tatbikatının yapılmadığı, barajların arkasında kalan galerilerdeki gaz miktarının ölçümü için numune borusunun bulunmadığı, işçilere verilen çizmelerin malzeme düşmesi ve darbeye karşı burun koruyucu özellikte olmadığının tespit edildiği yine olaydan yaklaşık üç ay kadar önce Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından yapılan denetim sonucu düzenlenen 01.07.2014 tarihli raporda, enerji nakil

kablolarının antigrizu özelikte olmasına rağmen yer yer darbelerle yaralanmaların ve enerji bağlantılarındaki yaralanmaların mevcut olduğu, kömür ve taşta yapılan hazırlık faaliyetlerinde özelikle bakir alanlara girişte ve başyukarılarda sondajla ilerleme yapılmasının can ve mal güvenliği açısından önem arz ettiği, sondaj makinesi tedariki ve sondajlı ilerleme yapılması konusunda uyarı yapıldığı, hazırlık bacaları, terk edilen arama bacaları, boş dolu kör manevra yolları ve terk edilen ocak içi faaliyet alanlarının ya cebri tali havalandırılması yada güvenli bir şekilde kapatılmasının gerektiği, havalandırma konusunda yapılması gerekenler ile tahkimatta yapılan eksikliklerin giderilmesi, domuzdamı malzemesi olarak çam kullanılmaması, ocağa giren tüm personele yetecek sayıda tüm gazlara karşı etkinliği bulunan kapalı sistem çalışan oksijen ferdi kurtarıcı maske temin edilmesi gerekiği belirtilerek anılan eksikliklerin giderilmesi için ruhsat sahibi şirkete 3 ay süre verildiği ve süre sonunda tekrar denetim yapılması gerektiğinin belirtildiği, anılan rapor doğrultusunda Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından faaliyetin durdurulmasına karar verilmiş ise de, ocakta durdurma kararına uyulmadığı çalışmalara devam edildiği, bu durumun, ocakta çalışan ve tanık olarak dinlenen işçilerin beyanlarından ve dosyada mevcut … Şirketi’ne ait faaliyet defterlerinin incelenmesinden anlaşıldığı, yine aynı ocakta 15.08.2014- 18.08.2014 tarihli, Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından yapılan denetim sonucunda düzenlenen ve sanık … tarafından da imzalı tutanakta, sondaj makinasının ocakta bulunmamasına rağmen sondaj makinasının Şirketi tarafından alınarak, rödövansçı firmalar tarafından kullanılması, yangın barajlarının, baraj yönergesine uygun biçimde yapılması ve yapılan çalışmaların kanun ve yönetmeliğe uygun olarak yapılması konusunda uyarıda bulunulduğu, Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından yukarıda bahsi geçen teftişten sonra 29.08.2014 tarihinde tespit edilen noksanlıklar özellikle de sondaj makinası noksanlığı tamamlanmadan maden çıkarma faaliyetine tekrar izin verildiği, olay sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarında ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişlerince olay yerinde yapılan incelemelerden sonra düzenlenen rapor ile işyerinde eski çalışma yerlerinin, ocak içinde veya çevresinde su bulunması muhtemel tabakalar, faylar ve su kaynakları gibi doğal ve arızi su birikintilerinin durumunu, genişliğini ve derinliğini gösteren ayrıntılı imalat planı hazırlanmadığı, işyerinde yirmibeş metre uzunluğunda sondaj yapacak kapasitede sondaj makinesi bulunmadığı, bacalarda ve başyukarılarda kontrol sondajları ile ilerleme yapılmadığı sadece üç metre uzunluğundaki burgulu matkaplarla sondaj yapıldığı, eski imalatlara güvenli bir topuk mesafesinin bırakılmadığı, gaz kaçağı, göçük veya su baskını ihtimali olan bölgelerde çalışanların korunması ve güvenli bir çalışma ortamı sağlanması için bir çalışma planı hazırlanmadığı, madende yapılan bütün çalışmaların imalat planına işlenmediği, ocakta haberleşmenin telefon, diafon ve zil ile sağlandığı bu sistemin desandre diplerinde vinç başlarında ve mühendis odasında bulunduğu, ocağın her noktasını kapsamadığı, acil durumlarda ocağın tahliyesi amacıyla çalışanları uyaracak ve ocağın her noktasından duyulabilecek bir alarm sisteminin olmadığı, nefeslik olarak tabir edilen desandrelerde yaya yürüme yollarının dar olduğu, aydınlatmanın yeterli olmadığı, vinç dairesinin çalışma koşullarına uygun olmadığı, ocak içerisindeki sular desandre diplerinde olan havuzlarda toplanıp pompalarla yeryüzüne çıkarıldığı, havuzlar dolu olup düzenli temizleme yapılmadığı, barajların usulüne uygun yapılmadığı ve eski imalatlardan gelebilecek suların boşaltılması için tahliye borularının uygun şekilde olmadığı, ocak içinde kullanılan çeşitli makine ve donanımların iş güvenliği açısından yeterli olmadığı, elektrik panolarının ve kabloların alev sızdırmaz nitelikte olmadığı, kabloların yürüme yolu üzerinde dağınık şekilde yer yer birikmiş su ve çamur içinden geçtiklerinin tespit edildiği ocakta, eski Numune Ocağın çalışma sahası üzerinde faaliyette bulunulduğunun bilinmesine rağmen, kendi çalışma alanlarını gösterir harita ile eski ocağa ait imalat haritası temin edilip bu iki harita çakıştırılarak, çakıştırılan haritaya göre faaliyet alanlarının belirlendiği imalat haritası hazırlanmadan, kontrol sondajı yapılmayarak çalışma yapılacak bölgenin niteliği, durumu belirlenmeden maden çıkarma faaliyetinin usul ve tekniğine aykırı olacak şekilde çalışmalara devam edildiği, kömürün gevşek geldiğinin, çalışma alanı olan 3. başyukarı bölgesinde su sızıntısı olduğunun tanık olarak dinlenen işçiler tarafından fark edilip dile getirildiği halde aynı koşullarda çalışmaya devam edildiğinin anlaşıldığı olayda,
Sanık …’in … Şirketi’nde 14.07.2014 tarihinden itibaren ayda toplam kırk saat çalışacak şekilde iş güvenliği uzmanı olarak işe başladığı, iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin denetimleri düzenli yapıp, kontrol sondajı yapılarak faaliyete devam edilmesi gerektiğini tespit edip bu konuda uyarıda bulunduğunun noter onaylı … Şirketi’ne ait İş Güvenliği Rapor Defteri’nin incelenmesinden anlaşıldığı, sanık … ziraat mühendisi olup, Şirketi’nde müdür olan sanık …‘e vekalet ettiği, 14.10.2014 tarihinde Şirketi’nin … Şubesi’ne müdür olarak atandığı, sanığın kazanın meydana gelmesini önleyecek tedbirlerin alınmasında yetkili kişi olmadığı, kömür üretim aşamasında herhangi bir görevinin bulunmadığı,14.07.2014 tarihinden itibaren … Şirket’inde vardiya mühendisi olarak görev yapan, üniversiteden mezun olup, olay tarihinden kısa bir süre önce işe başlayan, maden ocağının fiili işleyişi hakkında deneyime sahip olmayan ve daimi ya da teknik nezaretçi sıfatlarını taşımayan sanık … (…) …’ün olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı, sanık …’in 2009 -2011 yılları arasında Şirketi’nde işletme müdürü olarak görev yaptığı, sanık …’in Şirketi’nin ortaklarından olduğu ve 14.12.2009 tarihinde şirket müdürlüğü görevinden ayrıldığı, Şirketi’nde teknik nezaretçi olan sanık …’in olay tarihinden yaklaşık dört yıl önce şirketten ayrıldığı, sanık …’nın … Şirketi’nde daimi nezaretçi olarak 31.01.2013 ile 20.09.2013 tarihleri arasında, sanık …’nün Şirketi’nde 23.06.2010 ile 31.07.2012 tarihleri arasında, … Şirketi’nde iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı olan sanık …’nun ise 08.10.2013- 02.07.2014 tarihleri arasında çalıştıkları ve olay tarihinde görev ve sorumluluklarının bulunmadığı,
Yapılan yargılama sonunda, sanıklar …, (…) …’ün yüklenen suç açısından kusurlarının bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan; katılanlar vekillerinin, beraat kararlarının kanuna aykırı olduğuna ilişkin itirazlarının reddiyle sanıkların beraatlerine ilişkin usul ve yasaya uygun Ankara Bölge Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 13/09/2017 tarih, 2016/2 – 2017/1668 sayılı kararına karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Kuruluşundan beri … Şirketi’nde çalışan ve 2009 yılından kaza tarihine kadar daimi nezaretçi sıfatını taşıyan maden mühendisi sanık … ile yine anılan şirkette 09.10.2013 tarihinden beri daimi nezaretçi olarak görev yapan maden mühendisi sanık …’nın olay tarihinde yürürlükte olan Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 138 maddesine aykırı olarak, ocakta kazı ve kömür çıkarma faaliyeti sırasında yer yer eski galeriler ile karşılaşılmasına ve özellikle geçmiş yıllarda eski imalat alanlarında biriken suyun patladığını bilmelerine rağmen usulüne uygun kontrol sondajı yapılmasını sağlamayan bu konuda şirket yetkililerine yazılı bildirimde bulunmayan, eski ocağa ait imalat haritası ile anılan şirkete ait imalat haritalarının çakıştırılmış halinin temininin sağlanması ve bu çakıştırılmış harita baz alınarak çalışma faaliyetine devam edilmesi yönünde uyarı yada çabaları bulunmayan sanıkların, işçilerin iş güvenliğini hiçe sayarak denetim ve gözetim görevini yerine getirmedikleri, hatalı uygulamaların düzeltilmesinde ısrarcı olup yaptırım uygulamadıkları ve kontrol sondajlarının yapılması konusunda hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hemde MİĞEM yetkilileri tarafından yapılan denetimlerde, kontrol sondajları yapılarak ilerleme sağlanması hususunda uyarıda bulunulduğu halde hatalı çalışma şekline devam edildiğinin anlaşıldığı, maden mühendisi olup kaza tarihinde ruhsat sahibi Şirketi ve … Şirketi de dahil olmak üzere dört rödövansçı şirkette teknik nezaretçi sıfatı ile çalışan sanık …, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 134. maddesi gereğince, ruhsat sahasının her yerinde görevi ile ilgili inceleme yapmak ve gerekli her türlü bilgiyi almak ve kanun kapsamında gerekli önlemlerin aldırılması yetkisine sahip olmasına, yaptığı inceleme ve gözlemlerde işletme projesine aykırı faaliyette bulunulduğunu ve faaliyetlerin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluşturduğunun tespit etmesi halinde maden üretimine yönelik faaliyeti durdurma yetkisine sahip olmasına rağmen, çakıştırılmış haritanın temin edilmesi yönünde herhangi bir uyarı ve çabasının bulunmadığı, anılan işyerinde sondaj yapılmadan çalışmaya devam edildiği ve anılan kurumlar denetiminde de bu eksikliğin giderilmesi için uyarıda bulunulduğunu bilen sanık … her ne kadar teknik nezaretçi defterine, 20.08.2014 tarihinde kontrol sondajı yapılması gerektiğine ilişkin uyarıyı yazdığını beyan etmiş ise de, sanığın, kazadan sonra deftere eklemeler yaptığı 24.11.2014 tarihli uzman raporundan anlaşılmakla, yapılan işin niteliği ve riskleri hakkında bilgi sahibi olan sanıkların alması gereken tedbirleri almayarak sorumluluklarını yerine getirmeyerek, olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurlu oldukları anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafinin, sanığın sondaj makinası ve imalat haritalarının temini için işvereni uyardığına, herhangi bir nedenden dolayı işin durdurulmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığına, sanığın kusurunun bulunmadığına, olayda bilinçli taksir hükümlerinin oluşmadığına, sanık … müdafinin, bir nedene dayanmayan, sanık … müdafinin, sanığın eylemi ile olayın oluşu arasında illiyet bağının olmadığına, bilirkişilerin konusunda uzman olmadıklarına, katılanlar vekillerinin, olayda olası kast unsurlarının oluştuğuna, alt hadden ceza tayin edildiğine ilişkin itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun Ankara Bölge Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 13/09/2017 tarih, 2016/2 – 2017/1668 sayılı kararına karşı yapılan temyiz isteminin sanık … yönünden isteme uygun, sanıklar … ve … yönünden isteme aykırı olarak CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Anayasanın 168. maddesinde, “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir.”; 3213 sayılı Maden Kanunu’nun 4. maddesinde de, “Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.” denilmektedir. Bu hükümler gereğince, madenlerin işletilme hakkı tamamen Devletin hüküm ve tasarrufundadır. Ancak, özel şahıslar da madenleri işletebilirler.
3213 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre, madenler üzerinde tesis olunan ilk müracaat, arama ruhsatnamesi, buluculuk ve işletme ruhsatı haklarının hiçbirisi hisselere bölünemez ve bunların her biri bir bütün halinde muameleye tabi tutulur. Maden ruhsatları ve buluculuk hakkı, devredilebilir. Aynı Kanun’un 6. maddesi uyarınca, maden hakları, medeni hakları kullanmaya ehil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, madencilik yapabileceği statüsünde yazılı Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarına göre kurulmuş tüzel kişiliği haiz şirketlere, bu hususta yetkisi bulunan kamu iktisadi teşebbüsleri ile müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ile diğer kamu kurum, kuruluş ve idareleri olmak üzere gerçek veya tüzel tek kişi adına verilir. Madenler Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunduğundan, buna ilişkin hakların kullanımı Maden Kanunu hükümlerine dayanarak verilecek ruhsatla mümkün olmaktadır.
Belirli bir maden sahası içinde madenin çıkartılması ve çıkartılan madenin belli yerlere sevki rödövans sözleşmesine, alt işverenlik ilişkisine ya da hizmet alım sözleşmesine konu olabilir. Uygulamada, maden çıkartılmasına ve sevkine yönelik hukuki ilişkinin ne olduğu çok karşılaşılan bir sorundur. Başka bir ifadeyle söz konusu ilişkinin rödövans sözleşmesi mi, alt işverenlik ilişkisi mi, hizmet alım sözleşmesi mi yoksa işçi temini ya da işyeri devri mi olduğu sorun olarak ortaya çıkabilmektedir. Adı geçen hukuki ilişkilerin birbirlerine benzer yönlerinin olduğu da bir gerçektir.
Fransızca “redevance” kelimesinin sözlük anlamı, kira bedelidir. Bu anlamıyla Türk hukukuna aktarılan rödövans, işletme ruhsatı sahibinin maden işletme hakkını belirli bir süre ile sınırlı olarak kiralamasının karşılığında her yıl üretilen ton başına kiracının ödemesi gereken kira bedelini ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Başka bir deyişle rödövans, maden ruhsat sahalarının işletme hakkının özü kendisinde kalması koşuluyla hak sahibi tarafından sözleşme ile gerçek veya tüzel bir kişiye, belli bir kira karşılığında bir süre tahsis edilmesidir.
Maden Kanunu’nda rödövans sözleşmesinin herhangi bir tanımı yoktur. Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliğinin 4. maddesine göre, ruhsat sahalarındaki madenlerin üretilerek değerlendirilmesi amacıyla üçüncü kişilere veya kuruluşlara tasarruf hakkı sağlamak üzere ruhsat sahasının tamamı ya da bir kısmı için ruhsat sahiplerinin bu kişilerle yapmış oldukları sözleşmelere rödövans sözleşmesi denir. Rödövans sözleşmeleri maden hukuku uygulamasında yaygın olarak kullanılan bir sözleşme tipidir. Rödövans, herhangi bir şekle tâbi olmayan, tam iki tarafa borç yükleyen, isimsiz, atipik, karma bir sözleşmedir. Maden sahası arama ve işletme ruhsatına sahip olan kişinin, maden işletme faaliyetini başka bir özel veya tüzel kişiye yaptırarak bunun karşılığında çıkan madenin her tonu karşılığında belli bir kira bedeli almasına “rödövans sözleşmesi” denir. Bu sözleşme gereğince rödövans veren, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişi, ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için önceden ödemeyi taahhüt ettiği meblağ kadar bir ücret ödemektedir. Başka bir ifade ile rödövans sözleşmesi, maden işletme ruhsatı sahibinin işletme hakkını belirli bir süre için rödövansçı denilen kişiye devretmeyi, bu hakkı devralan kişinin ise belirli miktarda üretim yapmayı ve ürettiği maden miktarına göre hesaplanan yıllık rödövans bedelini ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme olarak tanımlanabilir. Rödövans veya maden kirası sözleşmesi, “maden ruhsat alanlarının, hukuki hak ve sorumlulukları kendisinde kalması şartıyla hak sahibi tarafından sözleşme ile özel veya tüzel bir kişiye, bir süre tahsis edilmesi durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen özel veya tüzel kişinin, esas ruhsat sahibine, ürettiği her bir ton maden için ödemeyi taahhüt ettiği meblağ” olarak da açıklanmaktadır. Rödövansçının kullanma hakları madencilik faaliyeti yapmak yetkisini içermektedir. Rödövansçı, bu yetkiye dayanarak maden sahasında ocak, kuyu ve galeriler açabilir ve sondaj yaparak maden varlığını tespit edebilir ve bulduğu madeni çıkarabilir. Üretilen madenler menkul mal haline gelince, devletin kamusal mülkiyetinden çıkarak onu üreten kişinin mülkiyetine girer. Rödövans sözleşmesine dayanarak maden çıkaran rödövansçı ürettiği cevherin mülkiyetine sahip olur.
Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği 100. maddesinin 2. fıkrasına göre, “Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklar rödövansçıya aittir. Ancak bu durum ruhsat sahibinin Maden Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” Bununla birlikte sorumluların tespiti noktasında her olayın kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi ve sahada yapılan faaliyetlerinin denetim ve kontrol yükümlüğünün kime ait olduğunun belirlenmesi gerekir.
Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’ne göre, maden işletme ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmı veya tamamı için üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmeleri ve bu sözleşmelerde yapılan değişiklikler, tarafların talebi halinde devir ve intikal işlemlerinde bilgilendirme amacıyla maden siciline şerh edilir. Tarafların birlikte rödövans sözleşmesinin iptalini talep etmeleri halinde de bu kayıtlar terkin edilir. Maden İşleri Genel Müdürlüğü hiçbir şekilde rödövans sözleşmelerine taraf değildir. Rödövans verenin borcu maden işletme iznini rödövansçıya belli bir süre için devretmektir. Maden işletme hakkına sahip olan kişiden belirli bir süreliğine işletme iznini alan rödövansçı da bunun karşılığında rödövans bedeli denen bir payı işletme iznini devreden kişiye vermektedir. Rödövans karşılığı kömür veya diğer cevherlerin üretimini yapan maden işletmelerinde ruhsat sahibine ödenen rödövans paylarının, çeşitli ödeme biçimleri söz konusu olabilmektedir. Ödemeler üretim aşamasında üretilen her birim başına; artan, azalan, sabit bir yüzde ya da miktar olabileceği gibi peşin, belirli devrelerde veya yıldan yıla ödenen bir kira biçiminde de olabilir
3213 sayılı Kanun’un 31. maddesinin emredici düzenlemesi gereği rödövansla işletilse dahi fenni nezaretçi atama yetki ve sorumluluğu ruhsat sahibine aittir. Maden sahasında ruhsat sahibine ait alan ancak rödövans sözleşmesine dahil demirbaş eşya, iş makineleri, ulaşım araçları ve işletme tesisatı varsa bunların listeleri çıkartılıp, değerlerinin gösterilmesi gerekir. Ruhsat sahibi listede gösterilen alet ve makinelerin tamamının rödövansçıya teslim etmelidir. Rödövansçı ise rödövans bedelini ödemek, madeni tesis amacına uygun olarak kullanmak ve iyi bir şekilde işletmek borcu altındadır. Bu bağlamda madeni akılcı ve rasyonel bir biçimde işletmeyerek, maden rezervini tahrip eden rödövansçı, ruhsat sahibine karşı sorumludur. Rödövansçı kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın işletme usulünü, kira süresinin bitiminden sonra etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez. Rödövansçı, maden sahasında gelişigüzel arama ve madencilik faaliyetinde bulunamaz, maden sahasında sonradan yararlanmayı ortadan kaldıracak şekilde faaliyette bulunamaz. Rödövansçı madenin bakımını sağlamak ve küçük onarımları yapma yükümlülüğü altındadır. Bu bağlamda rödövansçı maden sahasını, kuyuları ve galerileri iyi bir şekilde muhafaza eder ve emniyet tedbirlerini alır. Aksi halde yeterli tedbirleri almayan rödövansçı bu suretle sebep olduğu zararlardan ruhsat sahibine karşı sorumlu olur. Rödövans sözleşmesi ile maden ruhsatlı sahanın tamamı veya bir kısmı başkasına verilebilir. Rödövans sözleşmesinde ruhsat sahibi madenci, rödövansçının sahada maden işletmesi için gerekli olan bütün ortamı sağlamak zorundadır.
Maden ruhsat sahibinin birden fazla maden sahası varsa her bir maden sahasının işletme hakkını değişik kişilere rödövans karşılığı verebilir. Böyle bir durumda Maden Kanunu’nun 5. maddesindeki hakların hisselere bölünmezliği hükmüne aykırı değildir. Çünkü her bir maden sahası için geçerli olan maden işletme hakkı kendi içinde hisselere bölünüp işletilmek üzere farklı kişilere verilmemektedir. Maden işletme ruhsatı belli bir bölgedeki maden ruhsat sahası için geçerlidir. Başka bir deyişle her maden sahası için bir maden ruhsatı, arama ruhsatı ve bir de maden işletme ruhsatı bulunmaktadır. İşletme ruhsatı; işletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesidir. Rödövansçıya devredilen, sadece işletme hakkıdır. İşte, bu işletme hakkının hisselere bölünmesi Maden Kanunu tarafından yasaklanmıştır.
Rödövans sözleşmesiyle rödövansçı bir maden sahasını işletirken diğer maden sahalarını maden hakkı sahibi işletebilir. Bu ihtimalde, taraflar arasında tam bir bağımsızlık söz konusu ise, rödövans sözleşmesi ve şartları varsa işyeri devri hükümleri uygulanır. Buna karşılık, rödövans sözleşmesi imzalanmasına karşın, ruhsat sahibi ile rödövansçı arasındaki ilişkide asıl yönetim yetkisi ruhsat sahibinde ise, rödövansçının üretim yapmak için kiraladığı maden ocağında kendine ait iş organizasyonu ve hukuki bağımsızlığı yoksa, işçi temini ilişkisi söz konusu olur ve bu ilişki kanuna aykırı olduğundan geçersiz sayılarak rödövansçının işçisi gibi görünen kişiler, iş organizasyonuna fiilen dahil oldukları ruhsat sahibinin işçileri sayılırlar.
Maden sahasında işletme hakkının kiraya verilmesinde (rödövans sözleşmesi) rödövansçı, madeni, sözleşmede belirtilen şartlar çerçevesinde kendi adına işletir. Rödövansçı, madeni kendi adına işletemiyorsa, üretim, çalışma ve organizasyon açısından ruhsat sahibine tam olarak bağlı ise bu durumda rödövanstan değil, alt işverenlik ilişkisinden ya da ihaleden söz edilir. Dolayısıyla rödövans sözleşmesi rödövansçının bağımsızlığını ve insiyatifini tamamen ortadan kaldıracak şekilde düzenlenemez. Rödövans sözleşmesinde rödövansçı istediği kadar işçi alıp çıkartabilir, kanunlara aykırı olmamak şartıyla üretim sürecini istediği gibi yönetebilir, vardiyalar oluşturabilir, çalışma şartlarını belirleyebilir. Rödövansta önemli olan belirli nitelikte ve miktardaki madenin belirli zaman dilimleri içinde çıkartılarak istenilen yerlere sevkini yapmaktır.
Rödövansçının maden üretim faaliyetini bağımsız şekilde yürütmediği, gerek üretim ve gerekse işçiler üzerinde yönetim yetkisinin ruhsat sahibinde olduğu sonucuna varılırsa, rödövans ya da hizmet alımı değil, işçi temini söz konusu olur. Üretim faaliyeti ve işçiler üzerindeki yönetim yetkisinin rödövans sözleşmesiyle maden ocağını devralan kişiye ait olduğu anlaşılıyorsa, diğer bir deyişle rödövansçı, ruhsat sahibinden almış olduğu maden üretim işinde hukuken bağımsız, maden üretim işi ruhsat sahibinin maden üretim organizasyonuna dahilse, sözleşme tarafları arasında ne işçi temini ne de birbirinden bağımsız iki işveren ilişkisi söz konusudur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; İR-1260 sayılı ruhsatın sahibi Şirketi’nin müdürü olan sanık …’in, kanun ve yönetmelikler ile maden işletmelerinde üretim yapılan yerleri, miktarları yapılış şeklini ve bir sonraki yılın üretim programını gösterir uygun ölçekli beyan nitelikliğindeki imalat haritasının çizilmesi ve hazırlanan bu haritaların MİĞEM’e verilmesinden, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği’nin 44/2 maddesine göre, imalat haritasının imzalamasından, Maden İşyerlerinde İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yönetmeliği’nin Ek-3 başlıklı bölümün 1.1. maddesi gereğince, imalat haritalarına kolayca ulaşılabilir şekilde muhafaza ile planların sağlık ve güvenlik yönünden gerekli olduğu sürece muhafaza edilmesinden sorumlu olduğu, Şirketi tarafından ‘’Taşeronların Dikkati’ne ‘’ başlıklı 10.02.2011 tarihli ‘’ Maden Dairesi tutanağının 6 aya yaklaşması sebebiyle tutanakta belirtilen eksikliklerin giderilip giderilmediğinin acil olarak bildirilmesi gerekmektedir’’şeklindeki, 10.03.2011 tarihli ‘’Taşeronların Dikkatine’’ başlıklı ‘’şirketlerin derhal oksijen veya karbonmonoksit maske teçhizatlarının tamamlanması‘’ şeklindeki, 22.01.2011 tarihli ‘’ Taşeronların Dikkatine ‘’ başlıklı ‘’ Daha önce bu konu hakkında sizlere bilgi verilmişti ancak halen istenilen durum oluşmamıştır. Her vardiyaya en kısa zamanda bir adet mühendis konularak tarafımıza bildirmeniz gerekmektedir. Aksi halde uygulamaya uymayan ocaklara cezai müeyyide uygulanacaktır ‘’ şeklindeki içerikli yazılar ile rödövansçı şirketlere uyarılarda bulunulduğu, MİĞEM yetkilileri tarafından 01.07.2014 tarihli raporda rödövansçı … Şirketi’nin maden çıkarma faaliyetini sondaj uygulamadan yaptığının tespiti ile ruhsat sahibi şirkete sondaj makinası almak için 3 ay süre verildiği bunun üzerine Şirketi’nde sanık …’in vekili sıfatı ile çalışan sanık … adına sondaj makinesi satan firma tarafından 14.07.2014 tarihli proforma fatura düzenlendiği ancak sondaj makinasının satın alınmadığı, … Şirketi’nin istenilen karı elde edememesi üzerine 14.10.2014 tarihinde ruhsat sahibi Şirketi Ortaklar Kurulu’nda alınan karar ile rödövansçı şirketlerin çıkarttıkları kömürleri tek elden satışa çıkartmak için Şirketi … Şubesi kurularak başına sanık …’in tayin edildiği anlaşılmakla, her ne kadar anılan sözleşmenin 8. maddesinde yüklenici tarafından Maden Kanunu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Müfettişlerince istenen her türlü tedbirleri almak ve sosyal tesisleri yapmak zorunluğunun bulunduğu ile sözleşmenin 9. maddesinde vuku muhtemel herhangi bir iş kazasından dolayı maddi ve manevi sorumluluğun yükleniciye ait olduğu, şirketin hiçbir sorumluluğunun olmayacağının, bu hususlardan dolayı şirketin yükleniciye rücu hakkının olduğu belirtilmiş ise de; tüm dosya kapsamından, rödövansçı şirketin, maden üretim faaliyetini bağımsız şekilde yürütmediği, ruhsat sahibi şirket ile rödövansçı şirketin kömür çıkarma faaliyetini birlikte yaptığının anlaşılması karşısında; kömür çıkarma faaliyetini iş sağlığı ve iş güvenliği dahilinde yapabilmesi adına eski imalat haritalarının sahanın yeni rödövansçısı olan … Şirketi’ne vermeyen veya haritaların teminini sağlama yükümlüğünü yerine getirmeyen ve yirmibeş metrelik kontrol sondajları yapılarak, metan gazı, eski imalatlar ve buralarda oluşan su birikintileri tespit edilmeden işçilerin iş sağlığı ve can güvenliğini hiçe sayacak şekilde kömür çıkarma faaliyetine devam edilmesine izin veren ve eksikliklerin tamamlanması konusunda çaba göstermeyen sanık …’in olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurunun bulunduğu,
Rödövansçı … Şirketi’nin sahibi ve yetkilisi sanık …, çalışma bölgesi içinde daha önceki yıllarda Numune Ocak adlı şirket tarafından kömür çıkarma faaliyetinin yapıldığını bildiği halde eski imalat haritalarının teminine yönelik çaba sarf etmediği, ocakta kontrol sondajı yapılmadan kömür çıkarma faaliyetine devam edildiğinden haberdar olduğu gibi iş güvenliği uzmanları sanık … ve sanık …’in kontrol sondajı yapılarak çalışmalara devam edilmesine ilişkin iş güvenliğine defterine yazdıkları ve sanığında altında imzasının bulunduğu uyarıları dikkate almadan hatalı çalışmanın sürülmesini sağladığı, işletmelerin hepsinin zarar ettiğini, zarar edince kendilerinin bir daha deneyelim dediklerini, yılbaşına kadar ocağın zarar etmesi halinde ocağı kapatmayı düşündüğünden sondaj makinası almadan çalışmaya devam ettiğini beyan eden sanığın, olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurlu olduğu anlaşılmakla;




Sanıklar … ve …’ın haklarında yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafilerinin, sanığın olayda kusurunun olmadığına, sözleşme ile bütün sorumluluğun rödövansçı şirkete devredildiğine, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğuna, takdiri indirim oranının alt hadden uygulandığına, sanık … müdafinin, ceza miktarının arttırılmasının kanuna aykırı olduğuna, sanığın kusuru olmadığına, sondaj makinasının alımı ile olayın meydana geliş şekli arasında illiyet bağının bulunmadığına, sorumluluğun ruhsat sahibinde olduğuna, katılanlar vekillerinin, olayda olası kast unsurlarının oluştuğuna, alt hadden ceza tayin edildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 53/6. maddesinde “belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceğinin düzenlendiği, bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerekmekte olup, maden işletmeciliği yapan sanıklar … ve …’ın maden işletmeciliği işini yapmalarının ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı nazara alınmadan çalışma hürriyetlerini kısıtlayacak şekilde sanıkların “2 yıl 9 ay süreyle maden ocağı işletmekten” yasaklanmalarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık … müdafileri ile sanık … müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün (B) bendinin 6. paragrafının hükümden çıkartılmak suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün TCK’nın 53/6. maddesi yönünden DÜZELTİLEREK, Ankara Bölge Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 13/09/2017 tarih, 2016/2 – 2017/1668 sayılı kararına karşı yapılan temyiz istemlerinin CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 20.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.